31 Ağustos 2009 Pazartesi

ÜRETENLE TÜKETENLERİN FARKI/BEKİR AKKAYA

Her insan her şeyi yapmakla mükellef değildir. Zaten her şey de herkes için değildir. Önemli olan insanın gücü yettiği şeyi yapmasıdır. Bu noktada yapılanın küçük veya büyük diye tarifi söz konusu olamaz. Önemli olan gücü yettiği kadar yapma becerisidir. Elinde çok imkanlar ve güçler olduğu halde hiç bir şey yapmayanlardır asıl irdelenmesi gerekenler. İşin en gülünç noktası ise bu noktada bulunanlar sorumluluklarını eleştiri yaparak ve yüksek ses çıkartarak gizlemeye çalışırlar. Üstelik hiç bir şey yapmadıkları halde bir şey yapma çabası içersinde olanları küçümseme gibi basit hesaplar içersinde olanlar için o kadar söz söylenmiş ki, biz burada hiç birini ifade etmeyeceğiz.




Bana göre sözünden nefret etsem de yine de bu cümleyi burada söz konusu etmiş olayım. Ben diyorum ki, ibadetlerin asıl gayesi nefse hakim olarak kin, garez, hasetten insanları alı koymak içindir. Haset ve çekememe her kötülüğün başı gibime geliyor. Neticede yok olma pahasına eleştiri ve alı koymaların temelinde haset mevcuttur. Oysa ki gücü yettiği halde hiç bir şey yapmayanların ya da yan gelip keyif çatanların hiç bir şey deme hakları olamaz. Bu olsa olsa çekememenin bir göstergesidir.



Peki bu tür olumsuz yaklaşımlar oluyor diye bir şey yapmamak olur mu? Olmaz... Olmadığı içindir bizim bu yazdıklarımız ve çizdiklerimiz. Niyetlerimizin hak katında kabul olacağına inanıyoruz. Yani daha doğrusu boşuna kürek çekmiyoruz...Kim ne fayda sağlıyorsa bu noktadadır.



Bir konuya dikkat çekmekte fayda var. Çok kez insanların bulundukları yerlerde çalışmaları ile hizmet yaptığına inanılır. Ben öyle düşünmüyorum. Bir kimse kendi geçimi için bir yerde çalışıyorsa bu tür çalışmalar hangi yerde olursa olsun kendisi içindir. Şöyle de diye biliriz. Bir insan çalıştığı yerde ayrıldığı an ya da işi bıraktığı an, oralara birileri talipse bu kendisi için çalışılan bir iştir. Ve kimse de bu yaptıklarından dolayı ben şöyle insanlar için şu kadar emek verdim ya da veriyorum diyemez. Olması gereken "bu işin dışında fahri olarak yapmakla zorunlu olmadığı işlerdir." Zorunlu olarak yapılan işler bizim açımızdan her ne kadar anlamı olsa da bir önemi yoktur. Zaten o zorunlu iş yapılmasa ya kişi orada olamaz, orada onun için vardır. Ya da yapmakla mükellef olduğu şeyi yapmamaktan ceza almakla karşı karşıyadır. Hele de işten atılma riski ve işin doğrusu aç kalma durumu söz konusudur. Biz yana yakıla işlerini sağlama alarak yan gelip çalım satanları hiç hesaba katmıyoruz...



İşim nedeniyle 1987 yılından bu yana Kumru'da çalışıyorum. Bugüne kadar çalışmalarımı kimse Kumru'ya hizmet olarak algılamasın. Yani zorunlu işimi yapıyorum. Ve geçimimi bu yolla temin ediyorum. Ama şu yazı çizi işini bu yapmakla mükellef olduğum işimin ışındaki yaptığım işlerdir. İşte ben bu yolla Kumru'ya hizmet ettiğime inanıyorum. Eğer sizlerinde asıl zorunlu olduğunuz işler dışında bir şeyler yapıyorsanız gerçekten bulunduğunuz yerlere hizmet ediyorsunuz demektir. Yoksa benim açımdan kendinizden başka hiçte bir hizmetiniz yok anlamı taşımaktadır.



Kumru 1960 yılında ilçe olmuş. O günlerde bugünlere çok şeyler yapılmış. Benim tanımladığım türden insanlar olmasa bu durumun oluşması mümkün değildi. Bugün de işinin dışında Kumru için çapa sarf edenler çok fazla. Her alanda bunları görmek mümkündür. Maddi ve manevi olarak Kumru'yu Kumru yapan bir çok bilinen ve bilinmeyen değerli insan söz konusu. Bulundukları şartları zorlayarak Kumru'ya ve Kumru insanına en ufak bir hizmet yapanları candan tebrik ediyor, ahirete intikal edenlere Allah rahmet etsin derken yaşayanlara da Allah uzun ömür versin diyoruz.



Yaptığım araştırmalardan şunu söyleye bilirim. Kumru'da yetişmiş çok değerli insanlar mevcut. Yurdun dört yanında hizmet ediyorlar. Ufak tefek Kumru dışında bazı Kumrulular kendilerini Kumrulu olarak tanımlamasalar da bunlar çok azınlıkta. Yine Kumrulu bir çok iş adamımız mevcut. Kumru içinde ve dışında sayısız başarılara imza atıyorlar. Bunları takdir etmemek mümkün değil. Ancak benim şahit olduğum bir durum var ki, Kumru'da Erçallar bugün bir öncü. Hayırda ve başarıda bir öncü. Kültürde ve sanatta bir öncü. Kumru'da hangi tür çalışma ve hayırlı bir iş olursa Erçallar mutlaka orada. Başarılı bir aile şirketi olarak mutlaka incelenmesi gereken ve araştırılması gereken bir şirket. Bu tür başarılar nerede olursa olsun incelenip araştırılması gerekir. Başarının temelinde ne var. İşin sırrı bize kapalı. Ama ben şahsen bu şirketin başarısını merak ediyor, işin doğrusu yazmakta istiyorum. Bilmiyorum mümkün olur mu?


http://ismet.blogcu.com/uretenle-tuketenlerin-farki_25357.html

Bu kayaya oturan inmek istemiyor! /HABER7

Ordu’nun Kumru İlçesi Düzoba Yaylası’nda bulunan bu taşı, her yıl binlerce kişi ziyaret ediyor. Her giden memnun olmalı ki, gelen sayı her sene katlanarak artıyor. Peki bu ilgi neden derseniz taşın halk arasında adı
Cinsel güçsüzlük çekenler, bu taşa oturuyor.


Kumru’nun Düzoba Yaylası’nda koltuk biçimindeki taşın, oturanlara cinsel güç verdiğine inanılıyor. Kumru’da yaşayan işadamı 36 yaşındaki İsmet Erçal, “Rivayete göre, M.Ö. 584-555 yılları arasında Pers İmparatorluğu döneminde Kral’ın oğlu ile evlenen kızı, büyücü kıskanmış. Bunun üzerine büyücü, kralın oğluna bu yerde büyü yapmış ve cinselliğini yok etmiş. Kral bir türlü oğlunu iyileştirememiş. Kral, bir büyücü tabip bulmuş ve oğlunun cinselliğini kaybettiren büyücü kızı taş haline getirtmiş. Kralın oğlu bu taşın üzerine oturduğunda cinsel gücünü yeniden kazanmış. Yani bu taş efsaneye göre bir kadın´´ dedi.

Hikayeyi duyan cinsel güçsüzlük çekenlerin yaylaya gelip taşın üzerine oturduğunu ve 5 kat daha güçlendiğini öne süren İsmet Erçal, “Viagra Taşı’ adını verdiğimiz bu taş daha çok yaşlıların ilgisini çekiyor. Yurt dışından bile insanlar taşa oturmak için geliyor´´ diye konuştu.


Taşa oturduktan sonra güç topladığını anlatan 70 yaşındaki Necmettin Eryetim ise, “Bu taşın üzerine oturduğumda kendimi daha dinç hissediyorum. Yıllardır insanlar buraya gelir ve bu taştan güç alır. Ben de sürekli gelir taşın üzerine otururum ve güç toplarım´´ dedi.
http://www.haber7.com/haber/20050614/Bu-kayaya-oturan-inmek-istemiyor.php

Validen Erçalar'a gezi

ORDU Valisi Ali Kaban, Kumru'da Erçallar tarafından yapılan okul, camii ve kültür merkezini de gezdi.
Kaban, Ordu İl Genel Meclis Üyesi İsmet Erçal tarafından projesi çizilen ve projeler yarışıyor yarışmasında birincilik alan Karayatı'nı da gezdi.
Kaban, Erçallar Kumru Çok programlı lisede inceleme yaparak, "Kazanılanların geriye dönüş olarak okul yapılması çok güzel bir davranış. ne yazık ki Ordu'da böyle çalışmalar göremedik."dedi.
İl Genel Meclis Üyesi İsmet Erçal'da İstanbul, Samsun, Zonguldak'ta şirkelerinin olduğunu ancak vergilerini ise Ordu'ya ödediklerini söyleyerek, "8 ay gibi bir sürede okulu yaptırarak teslim ettik."dedi.


Kaban, Erçallar tarafından 99 günde yapılan uygur mimarisi ile süslenen Camiiyi de gezdi. Duvarda yazan İsmet Erçal'a ait olan şiiri de okuyan Kaban, burada resim çektirdi.


Kaban, Kültür Sarayı ve Karayatını'da gezerek Erçal'dan bilgi aldı. Karayatı ile ilgili bilgi veren Erçal, "Mucitler yarışıyor yarışmasına bu projem ile katıldım ve bu yarışmadan Karadeniz birincisi olarak çıktım. Karavan kapalı haliyle 6 metrekare, açıldığı zaman 18 metrekare oluyor. Hidrolik sistemde yaptığımız zaman 40 metrekarelik karavanı 140 metrekare yapabiliyoruz.

Bunlar deprem bölgelerinde, yayla turizminde ve tatil bölgelerinde çok rahat kullanılabilir. Bu karavanı 2 aylık tasarımdan sonra 20 günde yaptırdım. Bunu ileride daha da büyüterek 300 metrekareye kadar genişleteceğim. Şuanda karayatında tuvalet, banyo, oturma odası, tv, uydu, mutfak bölümleri bulunuyor."dedi.

KUMRU'DA YAZARLARI DİNLEMEK! /BEKİR AKKAYA

Okuma alışkanlıkları olanlar, yazarları okur da dinleme imkanını pek bulamazlar. Okuyucu için bir yazarı dinlemek ya da onun yazdığı bir kitabı imzalattırmaktan daha anlamlı bir şey olamaz. Geçen hafta Kumru’lu okuyucular böyle bir imkanı yakaladılar. Kumru Etüt Eğitim Merkezinde düzenlenen “YAZARLARLA TANIŞMA TOPLANTISI”ndan son derece yararlandım. Etüt Eğitim Merkezi İdarecisi Şükrü Mat Beyefendiden aldığım bilgiye göre toplantıya katılanlar; 1. Ali Burhan : Zaman Gazetesi Çocuk Bölümü Editörü ve Muhabir. ESERLERİ : Yıldızlı Atlas, Çocuklar İçin Hikayeler, Ormandaki Bisiklet vs. 2. Salih Zengin : Zaman Gazetesi Çocuk Bölümü Editörü ve Muhabir. ESERLERİ : Çok Mavi Hikayeler, Şişkonun Bütün Adamları. 3. Gökhan Akçiçek : Türkiye Yazarlar Birliği Ordu Başkanı -Şair ve Yazar, ESERLERİ : Bülbül Dersi, Bulutlar Örtmese Güneşi vs. 4. Nuri Kahraman - Ordu İmam Hatip Lisesi Meslek Dersleri Öğretmeni- Eğitimci Yazar- Bir çok şiir kitabı var...


Davete başta Kumru Kaymakamı Yasin Özcan , Milli Eğitim Müdürü Abdulkadir Hocaoğlu, İş Adamı , İl Encümen Azası ve Şair Kumru’lu İsmet Erçal ve çok sayıda davetli katılmıştı. Çok sayıda bayan da toplantıya iştirak etmişti. Toplantıda yazarlar ve şairler bu kez yazmadı, konuştu. Yazdıkları kitaplardan şiirlerini kendileri okudu. Kumrulu okuyuculardan gelen sorulara yazarlarımız enteresan cevaplar verdi. Her soruyu her yazar farklı bakış açıları ile cevaplandırdı.

Eğitimci Şair ve Yazar Nuri Kahraman “ günümüzde çocuklara okuma alışkanlığı kazandırmak için anne ve babalara çok büyük görevler düştüğünü ifade ederken, Yazar Burhan Eren “ Yazarlarla toplum arasında açık bir çizginin olmadığını” ifade etti. “Bizim geleneğimizde yazarla toplum içiçedir, ancak modern yazar tiplemesi bu çizginin dışındadır.” İfadesini kullandı. “Yazar halk için yazmalıdır, ne yazık ki günümüzde halk için yazmak pek kabul görmüyor.” Gaspıralı İsmail’i örnek vererek “ Geçmişte yapılanlar bugünde yapılabilir, yazar toplum için yazmalı ve yazara “DÖN BANA BİR ŞEY ANLAT” denilmeli ifadesini kullandı.

Çocuk Kitapları yarışmasında şiir dalında Milli Eğitim Bakanlığının 1992 yılında açtığı yarışmanın birincisi ve 1995 Türkiye Yazarlar Birliği Çocuk Edebiyatı Ödülünü alan Ordulu Şair Gökhan Akçiçek ilginç değerlendirmelerde bulundu. Şair Gökhan Akçiçek “ Toplum yazarlardan ne bekliyor? Yazarlar toplumdan ne bekliyor?” dedikten sonra “ Türkiye’de yazarın yaptıkları kendine geri dönmüyor, Türkiye’de yazara değer verilmiyor, toplumda yazarlar örnek alınılacak, gençlere yol gösterilecek bir durumda değiller. Bizim yazarlarımızın gençler neyini örnek alsınlar ki? Atları yok, yatları yok, altında arabaları yok.” Dedikten sonra “benim posterimi genç neden yatak odasına assın ki, popçular varken, ödül para etmiyor ki, ödül karın doyurmuyor ki! “yabancı ülkelerdeki okuma oranlarını ve kitap baskı sayıları ile ilgili bilgi verdi. “Ordu Lisesi Mezunuyum. Türkiye çapında Milli Eğitim Bakanlığının açtığı kitap yarışma ödülünü aldım. Ve ilgili kitabı 1995 yılında Edebiyat öğretmenime götürdüm. Bana “ ne kadar kazanıyorsun.” Dedi ve kitabı hiç eline bile almadı. Beni kutlamadı bile . Yine 1995 yılında Milli Eğitim Müdürü’nün yanına gittim. Kitabımı hediye etmek istedim. Bana o da “ İyi kazanabiliyor musun? Para var mı para “ diye sordu. Şimdi O müdür bey yurt dışında kültür ataşesi. İşte durumumuz. Kitabının son baskısının beş bin bastığını, bakanlığın telif hakkı olarak 130 milyon verdiğini” ifade etti.

Yazar Burhan Eren “ Her insan bir şekilde çocuklara okuma alışkanlığı kazandırabilir. Bazı özel günlerde başka hediye yerine kitap hediye edip çocuklara kitaba yönlendirilebilir. Her şeyi devletten beklemek doğru bir şey değildir. Bizim kütüphanelerimiz genelde kapalıdır. İleri ülkelerde kütüphaneler 24 saat açıktır. Siz kütüphanelerin başına hiç okumayan insanları getirirseniz o kütüphaneden yarar bekleyemezsiniz. Okul ve kütüphanelere tavsiye olmayan kitap sokulmaz diye bir uygulama var. Oysa faydalı olan her türlü eseri kütüphaneler bulundurmalıdır. Şimdilerde okullarımıza bir bakın. Kütüphaneler bomboş. Hatta bazı okullarda kütüphane bile olmadığı söyleniyor.” Diyerek önemli bir konuya parmak bastı.

Yazar Salih Zengin çocukların dünyasını anlattı. “ Dünyanın bütün harfleri olup bitenlere şaşıyor. Biz hala çocukları anlamamaya gayret ediyoruz. Çocuklar her şeyin farkındadır. Ve çocuklara yönelik hiçbir çalışma inanın boş yere yapılan bir çalışma değildir. O yüzden yazıyorum. Beni büyüklerden çok çocuklar anlıyor. Lütfen anne ve babalar çocuklarına daha yakın olsunlar.” Değerlendirmesinde bulundu. Daha sonra Yazar Salih Zengin kitaplarını imzaladı.

Güzel bir akşamın ardından davetlilerin yüzlerinden memnun oldukları anlaşılıyordu.

Bana göre bu tanışma toplantısının bir eksiği vardı. Bu toplantıda Kumru’lu yazarlara hiç değinilmedi. Ya da bu toplantıya davet edilmemişlerdi. Oysa Kumru’dan da bir çok yazarlarımız ve şairlerimiz mevcuttu. Mesela Kumrulu Mehmet Azim Çocuk Edebiyatçıları ve Sanatçıları Birliği 2003 yılı çocuk edebiyatı eğitici okul kitapları dalında ödüle lâyık görülmüş, hatta Etüt Merkezinin tavsiye ettiği Zambak dergisi’nin de yazarlarından, bir çok kitap ve hikayeye imza atmış bir yazarımızdı. Yine Yılmaz İmanlık iyi bir şair ve yazar olarak bir çok kitaba imza atmış bir edebiyatçıdır. Bir kaç yıl önce vefat eden Ozan Selami bu toplantıda anılabilir, onun şiirleri okunabilirdi. Edebiyatçı Nazım Aslan’ın birkaç şiir kitabı yayınlanmış, Prof. Dr. Abdullah Özbek’in ona yakın kitabı yayınlanmış yazar olarak Türkiye’ye mal olmuş şahsiyetlerdir. Her birimizin evinde bulunduğu Halil Tatlıgül Hoca Kitabını bize hazırlayan Ali Duran Demircioğlu’nun Kumru’lu yazar deyince akla gelmemesi mümkün değildir. Ben sadece burada örnek olması bakımından birkaç isim zikrettim.

Çocuklara “ Siz hiç kitaplarda okunan parçaların yazarlarını gördünüz mü?” sorusu sorulurken, Kumrulu bir yazarın ders kitaplarında da adı olduğu bu yüzden ödül aldığı, çocuklarımıza bir şekilde verilmeli kanaatindeyim. Belki de bu tanışma toplantısının ileriki ayağı buna yöneliktir. Ancak bu bilgiden yoksun olduğum için bunları yazma ihtiyacı hissettim.

Her ne olursa olsun bu tanışma toplantısında kimin emeği varsa şahsım adına teşekkür ediyor, hepinize sevgi ve saygılarımı iletiyorum…





BEKİR AKKAYA

KUMRU.28.04.2004



BEKİR AKKAYA

Yayın Tarihi : 1 Mayıs 2004 Cumartesi

http://my.opera.com/kumruhaber/blog/show.dml/428129

Ordu - Kumru - Korgan - Gölköy - Çamaş’ta namaz heyecanı/Abdullah Yıldız - Vakit

Hafta sonunda Namaz Gönüllüleri olarak Ordu’nun sırasıyla Kumru, Gölköy, Korgan ve Çamaş ilçelerinde ‘Namazla Diriliş’ heyecanını, sayıları bini aşan kardeşimizle birlikte yaşadık, hamdolsun.


Ordu’nun iç kesimlerinde yer alan bu bölgede üç gün boyunca dere-tepe dolaşıp; hem Rabbimizin lûtfu olan harika coğrafi güzelliklerle, hem de o coğrafi güzellikleri yüreklerine yansıtan güzel insanlarla tanıştık, konuştuk, namazın, caminin, cemaatin, Kur’ân’ın, İslâm’ın güzelliklerini paylaştık, doyasıya.

Namaz Gönüllüleri Platformu’nun, kuruluş aşamasından başlayarak yükünü omuzlayan üç-beş öncüsünden biri olan sevgili Dr.Kerim Buladı hocamızın önayak olması ile, kendi doğup-büyüdüğü diyarlarda “namaz bilinci”ni canlandırmak, namaza, camiye ve cemaate ilgiyi artırmak için yaptığımız dört program, “Camiler ve Din Görevlileri Haftası” dolayısıyla icra edildi. Organizasyonda merkezi rolü Kumru Müftülüğü ve gayretli personeli üstlendi. Kumru Müftüsü Abdullah Pamuklu Hocamız başta olmak üzere, Çamaş Müftüsü Muhsin Özdemir, Korgan Müftüsü Hıdır Sarıgül ve Gölköy Müftüsü Cemal Uzun hocalarımızın samimi çalışmaları, doğrusu takdire şayandı. Bölgedeki müftülerimizin, vaizlerimizin, imam-hatiplerimizin oldukça uyumlu ve ihlaslı çabaları oranında mütevazı salonlarda yapılan toplantılar da samimi ve bereketli geçti elhamdülillah. Emeği geçen herkesten Allah razı olsun.

Namazla Diriliş panellerinin organizasyonunda görev alanlardan ve toplantılarda tanıştığımız güzel insanlardan söz etmeyi, ‘bazılarını unutursam kırılırlar mı?’ endişesi ile uygun bulmuyordum; ama coğrafi güzelliklerinden daha güzel yürekleri olan kardeşlerimizi anmamak da bir haksızlık olur mülahazası ile, bu yazıyı onlara ayırıyorum. (Anmayı unuttuklarım dahil, hepsinden dua istirham ediyorum.)

Daha Ordu’dan Kumru’ya tırmanmadan, yol üstünde ayaküstü de olsa görüşme fırsatı bulduğumuz yeni namaz aşıkları Ümit Bey ve Gülbîn Hanım çiftine, huzurlarının namazla daim olması için dua ettik. Programları bitirip Çarşamba havaalanına dönerken, o gece karanlığında arabanın içinde iken bizi farkeden ve eniştesine ısrar edip bizi durduran yetim kızımız Hatice’nin heyecanı, hepimizi duygulandırdı. Hilal TV’deki “Namazla Diriliş” programının sıkı müdavimi olan yetimimize yürekten dua ediyor, dua diliyorum.

İlk panelimizi Kumru’da icra ettik. Müftü Abdullah Pamuklu ve Vaiz Muhammed Karakuş ile diğer hocaların güzel organizasyonları sonucu Erçallar salonunu dolduran Kumrulular, üç saate yakın süren “Haydi Namaza! Haydi Camiye!” konulu paneli sonuna kadar ilgiyle dinlediler. Bu vesileyle, salonu tahsis eden işadamı sayın İsmet Erçal’a müteşekkiriz. İsmet Bey’in zevkle gezdiğimiz mini müzesi, zengin kültür mirasımızdan hareketle geliştirdiği mimari ürünler ve sıradışı buluşlar, doğrusu hayranlık verici. Yine Kumrulu hayırsever Yüksel Yaylak Bey’in tek başına yaptırdığı İHL, Kur’ân Kursu ve Müftülük binaları ile cami adeta bir külliyeyi andırıyor. Rabbim sayılarını artırsın. Ayrıca, sayın Başkan Ticabi Civelek’in sıcak ilgisini, Öğretmenevi Müdürü Bekir Akkaya Bey’in filozofik muhabbetini, Müftülük çalışanı Zeki Şengör Bey’in samimi fedakarlığını, Hanımeli Mantı Evi’nin turşu kavurmalı, kuymaklı sabah kahvaltısını... unutmadık.

Ertesi gün, Gölköy ve Korgan’da idik. Her iki toplantıya katılanlar da sonuna kadar programları ilgiyle izlediler. Kumru gibi, bu ilçelerde de Namaz ve Kur’ân aşığı, kitap kurdu genç beyinlerle, bizleri yakından takip eden sıkı okuyucularımızla karşılaşmak, doğrusu hem onur verici hem de taşıdığımız sorumluluğun boyutlarını hatırlatması bakımından anlamlı idi. Veli Cihad Elyak, Gürhan Çokgezen, Sedat Yücel ve diğerlerinin kitap merakları ve Kur’ân merkezli zihnî inşa çabalarını tebrik ediyorum. Ayrıca, Gölköylülerin dere çağıltısı eşliğinde ikram ettikleri, taş değirmende öğütülen mısır unundan yapılma mısır ekmeğini, pancar çorbasını, yoğurt doğramayı unutmamız mümkün değil. Teşekkürler, dualar...

Son programımız Pazar günü Çamaş’ta idi. Minaresi tamam, alt kat hariç gerisi nâtamam büyük camide icra ettiğimiz toplantıya özellikle hanım kardeşlerimizin ilgisi büyüktü. Giresun’un Piraziz ilçesinden çıkıp programa gelen sevgili Yılmaz Turan’la yeğeni Hikmet Gürses ve eşinin coşkulu heyecanları bizleri de etkiledi. Çamaş Müftüsü ile imamların ve müezzinlerin gayretli koşuşturmaları takdire şayandı doğrusu.

Ancak, bölgedeki tüm bu güzelliklerin, birkaç yıllık çalışmalarla ortaya çıktığı düşünülmemeli. Yöredeki İslâmi duyarlılığın temellerini atan manevi mimarların izlerine, hatıralarına rastladık her adım başı. 1990’larda ahirete irtihal eden iki güzel insan: Halil Tatlıgül Hoca ve “Kiraz Hoca” namıyla tanınan Mehmet Akkiraz. Yetiştirdikleri yüzlerce talebe ile, bölgenin en netameli yıllarında, Terzi Fikri’lerin Fatsa ve civarında terör estirdikleri dönemlerde bile, manevi yapıyı ayakta tutmayı başaran mübarek insanlar. Bizler, onların ektiği tohumların yeşermesiyle münbit hale gelen topraklarda icray-ı faaliyet edebiliyorsak, onlara bol bol dua etmeli, rahmet dilemeliyiz. Mekanları cennet olsun. (Onları haftaya yazalım, inşaallah)

Son olarak, bizi köyüne kadar götürüp ikramlarda bulunan Dr. Kerim Buladı hocamıza, ağabeyi Ahmet Bey’e, dayısına, eniştesine, eşlerine ve tüm bu güzellikleri birlikte paylaştığımız can dostum Ahmet Bulut’a dualar ediyor; bölgedeki tüm namaz aşıklarına yürekler dolusu selâm ediyorum. Dualar bekliyorum.

NOT: 25 Ekim Cumartesi akşamı Kayseri; 28 Ekim Salı akşamı Batman’da namaz paneline bekliyoruz. www.namazladirilis.com

VAKİT GAZETESİ VE http://www.habervaktim.com/yazaroku.php?id=8167

AÇILINCA 3 KAT BÜYÜYOR

Ordu Kumru'da, işadamı İsmet Erçal, projesini 2 ayda hazırlayıp, 20 günde yaptığı raylı karavan ile bir ilke imza attı. 6 metrekarelik karavan açıldığında 18 metrekarelik hale gelİYOR. Erçal, bu projesiyle ‘Karadenizli Mucitler Yarışması’na katılmaya hazırlanıyor.






HABER: BEKİR AKKAYA

KUMRU’DAN TEŞEKKÜR\BEKİR AKKAYA

Son zamanlarda Kumrulu olmaktan ve Kumru’ da yaşamaktan son derece keyif almaya başladım. “Bir müsibet bin nasihatten iyidir” derler. Zaman zaman bazı uyarılarımızla dalga geçenler, veya bizimle alay edenler, yaşadıkları olumsuz olaylar karşısında neredeyse bizleri evliya ilan edecekler. Hani meşhur bir söz var “Zararlarından emin oldukları için dostlarını uzak tuttular, kendilerine bağlamak için ve yakın olmak için düşmanlarını yakınlaştırdılar. Yakın oldukları düşmanları dost olamadı, uzaklaşan dostları düşman oldu, herkes düşmen safında birleşince........” Bu cümleler vicdanül Kumru, Cüzdanül Kumru ve Zoraki Kumrulu olarak düşünülürse denilmek istenilen çok daha iyi anlaşılır inancındayım......Beni sıkıntıya sokan bari Kumrulu olsa......



Zaman zaman insanın kendini sigaya çekmesi gerekir.bireysel olarak herbirimiz bu sık sık yaparız. Ancak insan ilişkileri açısından bu son derece zor. Toplumda yeriniz nedir? Ne kadar insanlara güven veriyorsunuz? Ne kadar dostumuz veya sevenimiz var? Bulunduğunuz mevkii ve makamları elimizden aldıklarında vurguladımız gibi, servetinizin, mezkinizin ve makamınızın dışında insan olarak ne konumdasınız? Her birimiz öyle veya böyle üç beş kişi ile cenazelerimizin kalktığını, düğün veya davetlerimiz yapıldığına şahit olmuşuzdur. İşte bende oğlum Mehmet Akif’ in sünnet davetini yapmam sebebiyle böyle bir sınavdan geçtim. Son derece kutlu oldum. Bu vesileyle oğlumu sünnet eden ve bizleri hiç yalnız bırakmayan Dr. Cemalettin Yatkı beyefendi olmak üzere, davetime gelen ve uzaktan-yakından tebrik eden tüm dostlarıma teşekkür ediyor, böyle mutlu günlerin herkese nasip olmasını diliyorum.



Hakikaten Kumru’ da yaşamak son zamanlarda insana çok mutluluk ve keyif veriyor. Kumru Kaymakam Sayın Mehmet Sarıcan ve Belediye Başkanımız Sayın Adil Karaoğlanoğlu’ nun gece gündüz demeden Kumru için fedakarca çalışmaları takdire şayan..... 25 Haziran Pazar günü büyük bir coşkuyla gerçekleştirilen sünnet şöleni kelimenin tam manasıyla mükemmeldi. 7 saat gibi bir sürede 650 çocuğun sünneti tamamlandı. Bu arada 1000 kişiye yemek verilirken sanatçı Aydın Alaybeyoğlu’ da konser verdi.İstanbul Ensar hastanesinde çalışan Kumru’ nun değerli insanı Harun Topalcı ve Ekibi Kumru sağlık personelinden büyük destek sağladı. Kendilerine Kumru adına teşekkür ediyoruz.



Sayın Belediye Başkanımız Adil Karaoğlanoğlu’ nun temizlik konusundaki hassasiyeti tüm Kurumların yüzünü güldürüyor. Kendisine teşekkür ediyoruz. Sayın Başkanımızdan çocuksa bir arzumuz vardır. Ne olur çocuk parkına ve oyuncaklara bir el uzatın.



Dedik ya Kumru’ da yaşamak güzel. Sokaklar mis gibi. İnsanlar da öyle. İşte bu güzel Kumruya bir yenisi daha eklendi. Masallar sıra sıra. Her taraf meyve ve çiçeklerle kaplı. Derenin şırıltısı ve bir yudum çay. İyi de bir dost. Bu kadar güzelliğe birde havuz olsa. Ya içinde canlı balıkları seyretmek. Siz böyle bir yerde otururken balık yemek çok keyifli olur herhalde. Hayır cennet bahçesini anlatmıyoruz. Kumru’ nun değerli insanı Remzi Kınalı Kumru’ nun kal ortasında böyle bir yer açtı. Kendisini kutluyoruz.



Son zamanlarda geçerken Kumru’ da güzel şeyler oluyor. Tabi ki bunu bir çokları tesadüfe bağlıyabilir. Ama ben şahsen öyle düşünmüyorum. Değerli iş adamımız İsmet Erçal İstanbul da tanıştığı yaşlı bir rum kadınından dinlediği bir efsane sonucu hayatım değişti diyor. Tabii ki DİLEK TAŞI EFSANESİ’ Nİ. Bana 15 yıl önce anlatmıştı. Ben her başım daralsa gider Düzoba Yaylasındaki taşa otururdum. Geçenlerde yaptığım sünnet daveti için de aynı şeyi yaptım. Ne ikram edecek yiyecek bitti. Nede davetli. Ne olsa da bizim yollarımıza ilgi duymayan yetkililer bu taşa bir otursa da yollar emin olun kendiliğinden yapılır. Vallahi bir olunu bu taşa iş görmeyenleri, işten kaçanları, işi rast gitmeyenleri oturtmak gerekir. Çocuğu olmayanlar, çocuk isteyenler zaten oturuyorlar. Can sıkıntısını, geçim derdini, karı koca kavgasını, her derde devadır...... güç taşı...... Dilek taşı......



Bir Kumru’ lu olarak Erçalları kutluyorum. Kumrululuk buna denir işte. Kumruya, hizmet etmekten geçer. Yaptıkları her işte örnek çalışmalar içerisinde olan Erçalları kutluyorum. Kim ne derse desin, kim hangi açıdan bakarsa baksın Eriçek Yaylasın hizmete açanları, en ufak katkısı olanları başta Sayın İsmet Erçal olmak üzere Sayın Kaymakamımız Mehmet Sarıcanı, Sayın Belediye Başkanımız Adil Karaoğlaoğlunu Bölük Komutanımız Sayın Hüseyin Topuz’ u Kumru’ lular olarak yürekten kutluruz.



Bu yıl birincisi yapılan Ericek Yaylası Çilek festivali kalabalık bir halk topluluğu ve misafirlerin katılımı ile muhteşemi. Sanatçı Orhan Hakalmaz ve Pınar Dilşeker’ in konseri halktan büyük ilgi gördü. Bilhassa Harun Topalcının çapalarıyla İstanbul dan gelen Mehter takımı gösterisi gerek Kumruda gerekse Ericek Yaylasında büyük takdir topladı. Güç taşına oturan 70’ lik ihtiyarların güreşleri büyük alkış aldı.



Kumruda yaşamak güzel.

http://www.kumru.4t.com/new_page_9.htm

İSMET ERÇAL : KIŞIN, FINDIK DALININ DONDUĞU ANLAŞILMAZ/

Karadenizde ilk kez 100 yaşındaki yaban kestanelerini bir metre yüksekliğinde keserek kalem aşısı yapıp Bursa Kestanesi’ni Kumru’da üretip, Kumru’da fındığın alternatifinin kestane olduğunu söyleyen İsmet Erçal’la fındığın donmasını ve sigorta konusunu konuştuk.




“Kışın fındıkların donması gerçekleşirse fındığın randımanı yüksek olur.” Diyen İsmet Erçal “ Kışın fındık dallarında su yoktur. Don olduğundan rutubet azalır ve fındık güneş görmüş gibi olur. Bu yüzden de fındığın randımanı yüksek olur.“



Fındığın son donma durumunu sorduğumuzda ise “ Bu bölgede son 50 yıldan bu yana hiç gerçekleşmiş durum değildir. Su bulunmayan Fındık dalının donması için sıcaklığın kesinlikle eksi 35 derecenin üzerinde soğuk olması gerekir. Bu yıl fındık ocakları eksi 40 derecenin üstünde bir soğukla buluşmuş ve denize bakan Kumru’nun fındıkları tamamen kurumuştur. “ dedi.



İsmet Erçal, kışın ağaçlarda su olmaz. Eğer su olsa dallar donar. Ve ürün vermez. Diyerek “ Ağaçlarda olduğu gibi fındıklar da cemre düştükten sonra su alır. Cemre yer sıcaklığı ve ağaçlara suyun gelmesinin başlaması demektir.”



Kışın bütün ağaçların suyunun çekildiğini söyleyen İsmet Erçal “ fındığın donması için soğuğun eksi 35 derecenin üstünde olması gerekir.” Dedi.



Tarsim’in eksperlerinin bu durumda “donmayı tespit edemeyeceklerine vurgu yapan İsmet Erçal çok önemli bir bilgi aktardı. Ve İsmet Erçal “ Dalda su olmayınca dalın kuruyup kurumadığını anlayamazsınız. Eksperler bu donu tespit edemezler. Çünkü dalda su olmayınca ve dallara su yürümeyince dondan dalın kuruyup kurumadığı anlaşılamaz. Bu yıl bu durum olmuştur. “ dedi.



Fındığın eski adının Karadeniz Cevizi olduğunu söyleyen İsmet Erçal “ Fındığın adı Pontos’tan gelmedir. Karadeniz Cevizi olarak ta bilinir. Bugün hala Türkmenistan’da fındığa “Panduk “ denilir. 2000 yılından bu yana fındık bilinmektedir.



Fındıktan iyi verim alınması için de İsmet Erçal şu önerilerde bulundu.



Fındık ocakları dikilirken iyi bir döllenme yapılması için her 100 Ocakta bir (Erkek-Yabani fındık-Dağ fındığı) dikilmesi gerekir. Dağ fındığı yani yabani fındık, fındık ürününün çotanaklarının çoğalmasını ve verimin üç kat artırmasına neden olur. Bahçelerinde bulunan dağ fındıklarının kesinlikle yok edilmemesi gerekir.”



İsmet Erçal’la yaptığımız sohbet esnasında Kumru Özel İdare Müdürü Tahsin Erhan da bulunuyordu. Bana gelen bir telefon haberinde bir yakınımın çocuğunun ayağına kaynar su dökülmüş ve ayağı yanmış. Ben bunu söyleyince İsmet Erçal yanık için “ Patatesi haşlayıp yoğurup yanan yere yapıştırmak gerekir, bu deri vazifesi görür derken, Özel İdare Müdürü Tahsin Erhan da “çocukluğunda Erzurum’da vücudunun büyük bir kısmının yandığını, köyün büyüklerinin yoğurtla demir pasını karıştırıp yanan yere sürüp sardıklarını ve kısa zamanda yanıklarının iyi olduğunu” belirtti. Bekir AKKAYA/KUMRU HABER/KUMRU


Editör : Bekir AKKAYA

175 Kişi Tarafından Okundu.

http://www.kumrureklam.org/haberdetay.asp?ID=341

Erçalları Alkışlıyorum! /BEKİR AKKAYA

Doğduğumuz yer olmasına rağmen, 1986 yılından bu yana görevim nedeniyle geldiğimiz ilçem Kumru doyduğumuz yerde oldu. Bizim meslekte çevre araştırması bir zorunluluktur. Nerede görev yapıyorsanız oranın tüm yönlerini araştırarak dosyanıza koyma zorunluluğu da vardır. Bundan 20 yıl önce başlangıçta bu nedenle İlçemiz Kumru’yu her yönüyle ve geniş bir şekilde araştırma niyetimiz zaman zaman Kumru ile ilgili araştırma yazılarını da ortaya çıkardı. Bugün de aynı çalışmaları dünden bugüne yapmaktan hala işin doğrusu büyük bir keyif alıyorum.


Erçalları özellikle de İsmet Erçal’ı tanımam yirmi yıl öncesine dayanır. “Derviş dervişi tekkede” misali, İsmet Erçal’la buluşmalarımız ve ilk tanışmamız ya Kuş Kayası tepesi ya da Düz Oba’nın çayırıdır. İsmet Erçalla ilgili 1987 yılında Ordu Haber Gazetesi’nde “Televizyoncuları Peşinden Koşturan Bir Kumrulu” diye yaptığımız röportaj sonucu o zamanın Kumru Kaymakamı Mehmet Sarıcan “ İsmet Erçal’ın evindeki müzeye ne zaman gidelim?” deyince biraz susmak zorunda kalmıştım. Ama bugün Kumru Erçallar Uygur Evi Kumru’da yerel bir müze olarak her gün Kumru dışından ziyeretcileri hayran bırakmaktadır. Bugün İsmet Erçal’ın elinde bulunan antikalara değer biçilememekte ve bugün bu tür eserleri resmi olarak elinde bulundurma izni sadece kendisinde mevcuttur. Kumru’nun tüm taş, toprak ve tepeleri ile ilgili yüzlerce efsane yine İsmet Erçal tarafından bilinmektedir.

Erçallar hayırda yaptıkları ile dönemlerinde bilinen bir öncü ve örnektirler. Kumru’ya ya da Kumru dışına yaptıkları herkes tarafından bilinmekte, kültür sarayı, cami ve okul gibi yaptıkları yapılar devlet tarafından çoktan tescillenmiştir. Bu yapılanlar hayal değil gerçeğin ta kendisidir. Daha dün Erçal AŞ’nin Yönetim Kurulu Başkanı Sait Erçal, Erçal AŞ olarak “Eğtime %100 Destek Projesi” kapsamında Kumru Çok Proğramlı Lisesinin açılışında protokolde bulunan devletimizin en üst yöneticilerine : “Kumru’da doğup büyüyen ve kazancını bu ilçeden sağlayan bir aile olarak ilçeye vefa borçlarının olduğunu, bugünlere çok çalışarak, çok emek vererek geldiklerini. Devletimize ve milletimize özellikle de Kumru’lu çocuklarımıza yaptığımız bu okul Çok amaçlı salonundan asansörüne kadar örnek sayılabilecek bir okulu inşa ettiklerini” belirterek, şu bilgileri vermiştir. Bin 642 metrekare kapalı, 6 bin metrekare açık alandan oluşan 600 öğrenci kapasiteli lisemizin 10 dersliği ve 2 atölyesi bulunuyor. 1.5 milyon YTL’ye mal ettiğimiz bu modern binayı genç neslimize hediye ediyoruz” derken haklı olarak, tüm Erçallar gibi çok mutluydu. Tüm Erçallar yaptıkları bu eserler nedeniyle devlet ve milletten aldıkları teşekkürler, Erçalların hayır tapuları olarak gelecekte de hayırla anılacak eserleridir.

Bundan beş yıl önce bir yazımda şöyle demiştim. “Kumru’da Erçallar bugün bir öncü. Hayırda ve başarıda bir öncü. Kültürde ve sanatta bir öncü. Kumru’da hangi tür çalışma ve hayırlı bir iş olursa Erçallar mutlaka orada. Başarılı bir aile şirketi olarak mutlaka incelenmesi gereken ve araştırılması gereken bir şirket. Bu tür başarılar nerede olursa olsun incelenip araştırılması gerekir. Başarının temelinde ne var? İşin sırrı bize kapalı. Ama ben şahsen bu şirketin başarısını merak ediyorum. Bildiğim kadarıyla bu aile birbirlerine kenetlenmiş ve uyum içersinde, belki de başarı bu aile düzeninde. Benim kanaatim bu tür iş adamlarımızı ve çalışanları örneklik açısından gündemden düşürmemek gerekir.

İki gün önceki törendeki resmi konuşmalardan bir inceliği daha yakaladım. Konuşmalarda konuşmacılar “Erçallar’ın alçak gönüllü olduklarını, zenginleştikçe halktan uzaklaşmadıklarını ve kimseyi aşağılamadıklarını” söylediler. Başarı ile bu özelliklerin bir ilişkisi olabileceğini ben şahsen hiç düşünmemiştim. Her ne olursa olsun Erçalları şahsen ben yürekten alkışlıyorum.

Bütün bu görünenlerin dışında 20 yıl beraber olmamıza rağmen İsmet Erçal’ı henüz keşfetmiş değilim. Bana göre Erçal AŞ’nin ele avuca sığmayan bir üyesi. Keşfetmek mümkün değil. Hayalini bu kadar gerçeğe dönüştüren kimi tanırsınız deseler? Ben İsmet Erçal derim.

http://www.kumru.org/ismetercal.htm adresine tıklarsanız bana hak vereceğiniz kesin. Güç taşından tutun, dedeler güreşi ve nineler güzellik yarışması onun eseri. Kuş Kayasındaki tonlarca altına henüz ulaşmamışsa da bulunca da 10 tonunu bana da vereceğinden eminim. Babasına : “ fındık deposu yapıyorum” diyerek Erçallar Kültür Sarayı gibi bir eseri Kumru’ya kazandırmasını kendinden dinlerseniz epey güleceksiniz. Erçallar Camiini Allah’ın 99 ismine atfen 99 günde bitirmesi ya da korkunç gösterileri. İkinci şiir kitabı belki de çoktan basılmıştır. Nuh un Gemisi formatında Boz Tepeye ve Ereceğe bir otel sıradakiler…Tarzan Rıfkı ve Kumru Fındık spor çok konuşulanlardan. Çamur Banyosunda banyo yapıp, Ericek Şifalı Su’yu içmek için yurt dışından gelenler var. Uygur Sanatını Kumru’ya uyarlayan bir siyasetci. Uygur Evinde Kumru geceleri ve bir çok yazamadıklarımız… Şimdi ise Sanatcı Doğuş’la Fındık Macunu projesi…

Bize bu güzellikleri ve mutlulukları yaşatmalarından dolayı bugünün hayır kahramanları Erçal Ailesini tebrik ediyor sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

Bekir AKKAYA/KUMRU



WWW.KUMRU.ORG (KUMRU HABER)”KUMRU’NUN İLK İNTERNET SİTESİ”

PAYLAŞMAK MUTLULUKTUR! GÖNDERİN YAYINLAYALIM! ADRES: kumruhaber@gmail.com

http://bekirakkaya.wordpress.com/2006/01/12/ercallari-alkisliyorum/

23 Ağustos 2009 Pazar

GENÇLİK

Gençliğim gençliğim benim ne oldu
Yüreğim çarpıyor kalbim durdu
Sevdi gözlerim görmez oldu
Gençliğim benim harap oldu

Gençliğe baktım sevişiyorlar
Kumrular gibi öpüşüyorlar
Aşkın meşalesini yakıyorlar
Bulutlara çıkıp geziyorlar


Gençliğim gençliğim benim ne oldu
Yüreğim çarpıyor kalbim durdu
Sevdi gözlerim görmez oldu
Gençliğim benim harap oldu

Gencim diye diye avundum
Pervane gibi savruldum
Feleğin çarkında
Döne döne kavruldum

İSMET ERÇAL

YANIYOR DÜNYA YANIYOR

Yanıyor dünya yanıyor
İnsanlar çaresiz analar ağlıyor
Birkaç terör şeytana inanıyor
Kötülükle huzur olur sanıyor

Dünya yaşlandı karıştırmayalım
İnsanlar kardeştir ayırmayalım
Dini,dili,ırkı ayrı olsada
Hep birlikte yaşayalım

Avrupa birliği örnek olsun
Sınırlar kalkıp birlik olsun
Her çeşit insan bulunsun
Dünya huzur sükunet olsun

Dikta ile yönetim olmasın
İnsanlar özgürce yaşasın
Adalet her yerde olsun
Demokrasiye engel olunmasın.

İSMET ERÇAL

SEVEN GÖZLERİM

Seven gözlerim görmez oldu
Hayalim yıkıldı son buldu
Yanan kalbim kül oldu
Aşkım söndü buz oldu.

Göz pınarım kurudu
Bir daha akmaz oldu
Çarpan yüreğim
Artık çarpmaz oldu.

Bir köşeye kıvrıldım
Sonumu bekliyorum
Dünyayı terk edip
Ölmek istiyorum.

Dizlerim tutmuyor
Beni tartmaz oldu
Ölümü bekliyorum
Azrail gelmez oldu.


İSMET ERÇAL

ÜMİT GEMİSİ

Karanlıktan güneş doğar
Aydınlığa yolculuk var
Bir gemiye hep binmişiz
Okyanusta fırtına var

Deniz hırçın saldırıyor
Kaptan şaşırmış bakıyor
Pusulasını kaybetmiş
Yılan olsa sarılıyor

Gemi su almış batıyor
Fareler cirit atıyor
Yolcular çaresiz
Kurtaran yok mu bakıyor

Tam ümidi kesmişken
Birden kara göründü
Ümit gemisinde insanlar
Hep birlikte büyüdü

İSMET ERÇAL

KARADENİZ

Karadeniz karadeniz
Mangal gibi yürekliyiz
Kimseye boyun eymeyiz
Biz karadenizliyiz

Bir ekmeği bölüşürüz
Kardeş kardeş gülüşürüz
Aç gezer dilenmeyiz
Biz karadenizliyiz

Karadeniz karadeniz
Mangal gibi yürekliyiz
Kimseye boyun eymeyiz
Biz karadenizliyiz

Başımız dik alnımız ak
Kimseye yedirmeyiz hak
İnsanları överiz
Kötülüğü sevmeyiz

Karadeniz karadeniz
Mangal gibi yürekliyiz
Kimseye boyun eymeyiz
Biz karadenizliyiz

İsmet ERÇAL

TÜRKİYE

Türkiye batmış yan gidiyor
Rezerve tükenmiş az geliyor
İşci memur zor geçiniyor
Şirketler batmış gidiyor

Devleti yiyen birkaç kişi
Kimse dur demiyor bu kimin işi
Fakir fakirleşmiş sürünüyor
Açlıktan nefesi tükeniyor

Hortumcular hortum gibi emiyor
Bankaları soyup talan ediyor
Katrilyonları götürüp linç ediyor
Bu milletle alay ediyor

Bunlara kim dur diyecek
Atatürk gibi lider mi gelecek
Avrupaya yalvardık durduk
Dünyanın gözünde dilenci olduk

İsmet ERÇAL

SONRADAN GÖRMELER

Para neler yaptırıyor
İnsanları çıldırtıyor
Parayı birden görenler
Gözleri kimseyi görmüyor

Sonradan görmeler
Gavurdan dönmeler
Şımarık haysiyetsiz
Parayı birden görenler

Aslını inkar ederler
Sosyeteye girerler
Para pul çok diye
Dolarları sererler

Neysen o olacaksın
Kendine soracaksın
Neydim ne oldum diye
İnsana örnek olacaksın

İsmet ERÇAL

BİR HİS VAR İÇİMDE

Bir his var içimde dokunamıyorum
Seni görünce canım konuşamıyorum
Ben seni kalpten seviyorum aşkım
Bu duyguyu sana anlatamıyorum


Sen hissetmelisin bakışlarımdan
Beni anlamalısın duruşlarımdan
Haykırmak istiyorum sevgilim inan
Sana sevdalı oluşumdan


Sen olmayınca hüzün çöküyor
Seni görünce canım yüzüm gülüyor
Gel başını koy kalbime
Sensiz zaman zor geçiyor

Sen hissetmelisin bakışlarımdan
Beni anlamalısın duruşlarımdan
Haykırmak istiyorum sevgilim inan
Sana sevdalı oluşumdan

İsmet ERÇAL

KUMRU

Kumruluyuz Kumruluyuz
Adımızla gururluyuz
Her yerde bir numara
Bizler Kumruluyuz

Kötülük nedir bilmeyiz
İyilikten vazgeçmeyiz
İnsanları üzmeyiz
Bizler Kumruluyuz

Kumruluyuz Kumruluyuz
Adımızla gururluyuz
Her yerde bir numara
Bizler Kumruluyuz

Kumru demek sevgidir
Kumru demek ezgidir
Güzelliği içinde
Cennetten bir yerdir

Kumruluyuz Kumruluyuz
Adımızla gururluyuz
Her yerde bir numara
Bizler Kumruluyuz

Erecekte çilekler
Düz obada dilekler
Kumruda yolunu bekler
Her türlü güzellikler

Kumruluyuz kumruluyuz
Adımızla gururluyuz
Her yerde bir numara
Bizler Kumruluyuz.

İsmet ERÇAL

GERÇEK VE YALAN

Bu dünyada bir gerçek var birde yalan
Hangine inanayım bilmiyorum inan.
Gerçek dostlar gerçek aşklar
Gün gelir hepsi yalan

Zaman bir devran her gün döner.
Dost bildiğini sana bîr gün düşman eder Hayat insanları deşifre eder.
Gerçekleri gün gelir yalan eder

Seven kalp hile sezmez inanır.
Yalancının mumu yatsıda kalır.
Gecesi karanlık sabah olmaz.
Gerçekten sevenler aşka doymaz.

Cana can kana kan oluruz.
Göze göz dişe diş dururuz.
Yalana karşı zincir vururuz.
Gerçekleri biz kalplerde koruruz.

Biz dostlara göğüs gereriz.
Yüreklerde ona yer veririz.
Biz yalanı düşman belleriz.
Doğruyu doğru yanlışı yanlış deriz

İSMET ERCAL

CANIM ANAM

Gün yüzü görmedin
Bunca eziyeti nasıl çektin
Benim canım anam
Sekiz çocukla nasıl başetti

Yemedin yedirdin bizi doyurdun
Tarla tapanda işe koyuldun
Çocuklarım okusun adam olsun
Bunca zahmete neydi zorun

Kendini bize feda ettin
Evladım diye dua ettin
Kılımıza zarar gelmesin diye
Muhannete muhtaç etmedin

Senin hakkını nasıl öderiz
Bizi yetiştirdin şükrederiz
Sen olmayınca biz ne ederiz
Hakkını helal eyle canım anam

Bizleri bıraktın yasa boğdun
Boynu bükük garip oldum
Anam yok yetim oldum
Mekanın cennet olsun

Seni rüyamda görüyorum
Oğlum diye seviyorsun
Uyanınca yanımda yoksun
Serapda seni görüyorum
Canım anam seni çok özlüyorum
İSMET ERÇAL

ZAMAN TÜNELİ

Bu şiiri gökgürültüsünde
Şimşeklerin ışığında yazıyorum
Bir sinama gibi geçmişi
Gözümün önünde canlandırıyorum
Zaman tüneline girip
Çocukluk yıllarıma gidiyorum
O çıvıl cıvıl yıllara
Kuşlar gibi uçuyorum

Yaramaz ve haylaz bir çocuk oluyor
Yerinde duramıyor sağı solu dağıtıyorum
karnım acıktığında mısır ekmeğine
Tereyağını sürüp lokma lokma yutuyorum
Üstüm başım çamur ayağımda karalastik
Tenekeden davul borulardan zurna yapıyorum
Hem çalıyor hem oynuyorum
Daldan dala hopluyor tarzan oluyorum
Geçen günleri eğer bir bulabilrsem
Yemin ediyorum eğer bir yakalarsam
Zindanlara atacağım onu hapsedip
Bir daha dışarıya salmayacağım
Uçup giden günlerimi arıyorum
Nasılda hemen gittiler
Bir türlü inanmak istemiyorum
Beni nasılda terkettiler
Çocukluğum sadece fotoğraflarda kalmış
Baktıkça hüzünleniyorum
Bu rüya nasılda bitti
Uyanmak istemiyorum.

Gençlik yıllarıma geçiyorum
Tığ gibi delikanlıyım
Her gün saçımı tarıyor
Üstüme toz kondurmuyorum

Abamı satıp handa yatıyorum
Bu hayat hep renkli geçecek sanıyordum
Acısıyla tatlısıyla aşkıyla
Hep o renkli gençliğimi arıyorum

Aynaya baktığımda yaşlanıyorum
Bana çocukluğumu gençliğimi verin diye yalvarıyorum
Saçlarım ağarmış, vucudum hantallaşmış
Yorgun ve bitkin inanamıyorum

Zaman tünelinde bir kalabilsem
O zamandan hiç ayrılmayacağım
O anı bir yakalarsam
O devirde yaşayacağım


İsmet ERÇAL

İSMET ERÇAL VE KUMRU/ BEKİR AKKAYA

DEĞİŞMEYEN GERÇEK
Dizleri üstünde yaşamaktansa, ayakları üstünde ölmek yeğdir.*****Emiliano Zapata
Doğum ve ölüm. Yaratılan tüm varlıklar için değişmeyen bir kanun. Canlılık dediğimiz yaşamada bu ikisinin arasında geçen süredir. Ruhların "evet Rabbimizsin" dediği ilk yaratılma hadisesinden kıyamete kadar geçen süre ise inanç boyutundaki bir zaman dilimidir. Zaman ise sırlarla dolu bir kavram olup, yaşama süresi ise kişinin inancına göre farklı bir anlam kazanmaktadır. Mesela "atmış yaşında vefat etti" cümlesi bizim takvimlerimizle ve de bizde oluşan zaman dilimi ile çok sınırlı kalmaktadır. Oysa ahiret inancı olan biri için ölümle hayat sınırlı olmayıp, doğumla da başlamış değildir. Bir şeyin varlığı ise kimsenin inanmaması ile de yok olması mümkün değildir.
RUH VE BEDEN İLİŞKİSİ
Ruhla bedenin bir arada oluşu doğumla başlamaktadır. Ruh ise çok önceden yaratılmıştır. Bedenle ruhun bir araya gelişi ile doğum ve ruhla bedenin ayrılışı ile ölüm hadisesi gerçekleşmektedir. Bedene bizim algıladığımız türden canlılık veren ruh olduğu gün gibi aşikardır. Ve insanoğlu ahirette de bedenle ruhun bir arada olduğu dönemden hesaba çekilecektir. Zerre kadar hayır ve şerden...
ÖMÜR YILLA DEĞİL, VERİMLİLİKLE ÖLÇÜLMELİDİR
Dünya hayatında hangi türden zaman dilimi söz konusu olursa olsun yapılanlar ve yaşanılanlar çok önemlidir. Bu zaman diliminde birey olarak insanlar diğer canlılar gibi yaşar ve ölürler. Ancak diğer canlılardan insanın en önemli özelliği dünya hayatındaki doğum ile ölüm arasındaki süreyi nasıl yaşadıkları ile anlam kazanır. Sade bir dille kimi insanlar yaşarlar diğer canlılar gibi sadece kendileri için, hatta diğer canlılar fayda noktasında insandan çok önde bir durumdadır. Kimi insanlar da var oldukları zaman diliminde hem kendilerine ve hem de çevresine yararlı oldukları gibi, yaptıkları ile öldükten sonra da yararlarını sürdürürler. Bu noktada bir ampulü veya bir bilgisayarın yapımında en ufak emeği geçenleri örnek olarak gösterebiliriz. Kendileri öldükleri halde yararlılıkları dünya var oldukça devam eder. Verimsiz ve hep tüketen toplumlarla ne gelişme ne de ilerleme mümkün değildir. Toplumda her zaman diliminde bu tür insanlar olmasa belki de dünyanın sonu demektir. Kıyamete kadar bu süreç devam edecek, ahirette de bu tür insanlar mükafatlandırılacaktır. Asıl olan tüketici değil, üretici olmaktır. Önemli olan almak değil vermektir. Vermeye niyet edenin hep karlı çıktığı da bir gerçektir. Genelde cimrilik yoksulluğu da beraberinde getirir. Yani "az tamah eden çok zarar görür. " Ve dünyada da ve öldükten sonra da canlı olanlar ve gerçek manada yaşayanlar başkalarına faydalı olan insanlar olacaktır. Kısacası verimli olmak bu dünya içinde ahret için de yaşamanın ve var olmanın birinci derecede şartıdır. Hiç unutulmamalıdır ki " yapamadıklarımızdan değil, yapma gücümüz olduğu halde yapmadıklarımızdan sorgulanacağız. "
ÜRETENLERLE TÜKETENLERİN FARKI YA DA KENDİ DURUMUMUZ
Her insan her şeyi yapmakla mükellef değildir. Zaten her şey de herkes için değildir. Önemli olan insanın gücü yettiği şeyi yapmasıdır. Bu noktada yapılanın küçük veya büyük diye tarifi söz konusu olamaz. Önemli olan gücü yettiği kadar yapma becerisidir. Elinde çok imkanlar ve güçler olduğu halde hiç bir şey yapmayanlardır asıl irdelenmesi gerekenler. İşin en gülünç noktası ise bu noktada bulunanlar sorumluluklarını eleştiri yaparak ve yüksek ses çıkartarak gizlemeye çalışırlar. Üstelik hiç bir şey yapmadıkları halde bir şey yapma çabası içersinde olanları küçümseme gibi basit hesaplar içersinde olanlar için o kadar söz söylenmiş ki, biz burada hiç birini ifade etmeyeceğiz.
Bana göre sözünden nefret etsem de yine de bu cümleyi burada söz konusu etmiş olayım. Ben diyorum ki, ibadetlerin asıl gayesi nefse hakim olarak kin, garez, hasetten insanları alı koymaktır. Haset ve çekememe her kötülüğün başı gibime geliyor. Neticede yok olma pahasına eleştiri ve alı koymaların temelinde haset mevcuttur. Oysa ki gücü yettiği halde hiç bir şey yapmayanların ya da yan gelip keyif çatanların hiç bir şey deme hakları olamaz. Bu olsa olsa çekememenin bir göstergesidir.
Peki bu tür olumsuz yaklaşımlar oluyor diye bir şey yapmamak olur mu? Olmaz... Olmadığı içindir bizim bu yazdıklarımız ve çizdiklerimiz. Niyetlerimizin hak katında kabul olacağına inanıyoruz. Yani daha doğrusu boşuna kürek çekmiyoruz...Kim ne fayda sağlıyorsa bu noktadadır.
ASIL OLAN GEÇİM DIŞI YADA GÖNÜLLÜ VE FAHRİ İŞLERDİR
Bir konuya dikkat çekmekte fayda var. Çok kez insanların bulundukları yerlerde çalışmaları ile hizmet yaptığına inanılır. Ben öyle düşünmüyorum. Bir kimse kendi geçimi için bir yerde çalışıyorsa bu tür çalışmalar hangi yerde olursa olsun kendisi içindir. Şöyle de diye biliriz. Bir insan çalıştığı yerden ayrıldığı an ya da işi bıraktığı an, oralara birileri talipse bu kendisi için çalışılan bir iştir. Ve kimse de bu yaptıklarından dolayı ben şöyle insanlar için şu kadar emek verdim ya da veriyorum diyemez. Olması gereken "bu işin dışında fahri olarak yapmakla zorunlu olmadığı işlerdir." Zorunlu olarak yapılan işler bizim açımızdan her ne kadar anlamı olsa da bir önemi yoktur. Zaten o zorunlu iş yapılmasa ya kişi orada olamaz, orada onun için vardır. Ya da yapmakla mükellef olduğu şeyi yapmamaktan ceza almakla karşı karşıyadır. Hele de işten atılma riski ve işin doğrusu aç kalma durumu söz konusudur. Biz yana yakıla işlerini sağlama alarak yan gelip çalım satanları hiç hesaba katmıyoruz...
İşim nedeniyle 1987 yılından bu yana Kumru'da çalışıyorum. Bugüne kadar zorunlu işim nedeniyle çalışmalarımı kimse Kumru'ya hizmet olarak algılamasın. Yani zorunlu işimi yapıyorum. Ve geçimimi bu yolla temin ediyorum. Ama şu yazı çizi işini bu yapmakla mükellef olduğum işimin dışında yaptığım işlerdir. İşte ben bu yolla Kumru'ya hizmet ettiğime inanıyorum. Eğer sizlerinde asıl zorunlu olduğunuz işler dışında bir şeyler yapıyorsanız gerçekten bulunduğunuz yerlere hizmet ediyorsunuz demektir. Yoksa benim açımdan kendinizden başka hiçte bir hizmetiniz yok anlamı taşımaktadır.
DÖNEMLERİNDE KUMRU SEVDALILARI YA DA ERÇALLAR
Kumru 1960 yılında ilçe olmuş. O günlerde bugünlere çok şeyler yapılmış. Benim tanımladığım türden insanlar olmasa bu durumun oluşması mümkün değildi. Bugün de işinin dışında Kumru için çapa sarf edenler çok fazla. Her alanda bunları görmek mümkündür. Maddi ve manevi olarak Kumru'yu Kumru yapan bir çok bilinen ve bilinmeyen değerli insan söz konusu. Bulundukları şartları zorlayarak Kumru'ya ve Kumru insanına en ufak bir hizmet yapanları candan tebrik ediyor, ahirete intikal edenlere Allah rahmet etsin derken yaşayanlara da Allah uzun ömür versin diyoruz.
Yaptığım araştırmalardan şunu söyleye bilirim. Kumru'da yetişmiş çok değerli insanlar mevcut. Yurdun dört yanında hizmet ediyorlar. Ufak tefek Kumru dışında bazı Kumrulular kendilerini Kumrulu olarak tanımlamasalar da bunlar çok azınlıkta. Yine Kumrulu bir çok iş adamımız mevcut. Kumru içinde ve dışında sayısız başarılara imza atıyorlar. Bunları takdir etmemek mümkün değil. Ancak benim şahit olduğum bir durum var ki, Kumru'da Erçallar bugün bir öncü. Hayırda ve başarıda bir öncü. Kültürde ve sanatta bir öncü. Kumru'da hangi tür çalışma ve hayırlı bir iş olursa Erçallar mutlaka orada. Başarılı bir aile şirketi olarak mutlaka incelenmesi gereken ve araştırılması gereken bir şirket. Bu tür başarılar nerede olursa olsun incelenip araştırılması gerekir. Başarının temelinde ne var? İşin sırrı bize kapalı. Ama ben şahsen bu şirketin başarısını merak ediyorum. Ediyorum bu aile birbirlerine kenetlenmiş ve uyum içersinde alanlarında bir çok başarılara imza atıyorlar...Bu tür iş adamlarımız mutlaka vardır. Benim kanaatim bu tür iş adamlarımızı ve çalışanları örneklik açısından alkışlamak gerekir...
BEN BÖYLE GÖRÜYORUM YA DA NEDEN İSMET ERÇAL?
Hep söyledim şunu yine tekrar etmekte fayda var. Ben şahsen kişilerin geçim noktasından hareketle yaptıkları işi zorunluluk olarak gören biriyim. Ve bu türden ben şu kadar hizmet ediyorum ya da ettim sözü her ne kadar doğru olsa da, asıl olan hizmet, zorunlu işin dışında yapılan hizmettir. Yani daha da net olarak şöyle de demek mümkündür. Eğer sizin yaptığınız işi bir başkaları aynı şartlarla yapmak gibi bir durum söz konusu ise kimse ben hizmet ediyorum sözünü söylemesi mümkün değildir. Ancak sizin yaptığınız her ne ise bir başkaları tarafından yapılmıyor ya da sizin yaptıklarınız kendinizden çok başkalarının işine yarıyor ise işte hizmet etmekte budur. Ve bu tür işlerin taliplisi yoktur. Ve bu işlerde hayır için ya da hak için yapılan işlerdir. Bu yazıda bu açıdan bakılarak yazılmış bir yazı olup, özellikle de İsmet Erçal'ın bireysel yaptıklarını ve Kumru insanına yansımaları ele alınacaktır. Bu durumda benim bu yaptığım da aynı kapıya çıkmakta olup, yapılmayanı ya da yazılmayanı, ya da parayla talip olunanı sadece Kumru açısından asıl işinin dışında faydalı olur düşüncesiyle örneklik teşkil etmesi bakımından kaleme almak olacaktır. İşte bu noktada neden İsmet sözüne? Kardeşim bunu yazan ve değerlendiren ben isem bende oluşan kanaat budur. Başkalarında bir başka kanaat söz konusu ise bu kanaate benimde saygı göstermem gerekir. Ve isteyen bulundukları yerlerden gördüklerini ve duyduklarını tanımlama hakkına sahiptir.
Bana göre Erçalları ve Erçalların Kumru'ya yaptıkları hizmetleri yazmak zor. Daha doğrusu Kumruya hizmeti dokunanları keşke yazmak mümkün olsa. Herkes bilir ki bu işler zor işlerdir. Araştırmak, incelemek ister. Faydalı insanları kaleme almak son derece önemli. Her alanda başarılara imza atan Kumruluları yazmak gelecek nesle de ışık tutar. Gerçek manada iş yapanlarla yapmayanları ayırmak gerekir. Ve bu tür değerleri vefatlarından önce yazmak gerekir. Bu duygu ve düşüncelerle Kumru'da yaşayan biri olarak işinin dışında Kumru'da bir öncü olan İsmet Erçalı ve yaptıklarını sizlerle paylaşmak ve takdirlerinize bırakmak istiyorum.
İSMET ERÇAL'LA TANIŞMA
1987 yılında Kumru'ya geldiğimde tanıştıklarımdan birisi de İsmet Erçal oldu. Belki de bu tanışma ilgi alanlarımızın çakışmasından kaynaklandı. Hani derler ya "derviş dervişi tekkede" diye...Benim görevimi yapanlar bilirler. Bizim görevde bulunduğunuz yerde çevre incelemesi yapmanız zorunluluktur. Kumrulu biri olarak bu zorunlu olan ödevi ben daha geniş bir alan olan Kumru ve çevresine yönelttiğimde karşıma İsmet Erçal çıktı. Boş zamanlarımda Kumru ve köylerini dolaşmaya bilgi ve belge toplamaya koyuldum. Birazcıkta yazı çizi heveslisi olan ben yaptığım çalışmaları desteklemek maksadı ile yüzlerce fotoğraf çektim. Kumru'da ne bulursak fotoğrafladım.
TARİHİ HAZİNELER ŞEHRİ KUMRU
Ben bu çalışmaları yaparken İsmet Erçal Kumru'da bir şeyin altını özellikle çiziyordu. Diyordu ki İsmet Erçal " Kumru Tarihi bir ilçe. Yüzlerce ton tarihi hazine ve altın barındırıyor. Sadece Kuş Kayası civarında 100 bin ton altın bulunmaktadır" diyordu. İddialarını ispat etmek için görsel ve yazılı medyayı sık sık Kumru'ya davet ediyordu. Duyarlı medya bu konuyu İsmet Erçal'ın diliyle sık sık haber yapıyordu. 1997 yılında başladığım ve beş yıl yazdığım Ordu Haber Gazetesi'nde bu konuda sayısız haber yaptım. Sayısız köşe yazısı yazdım.
Yapılan Haberler ve yazılan yazılar Ordu Müze Müdürü'nün dikkatini çekmiş olacak ki, bir ekiple birlikte Kumrunun bazı mıntıkaları benimle birlikte gezildi ve incelendi. İlk etapta gezilen yerler Karaağaç Köyünde bulunan Kaya Mezarı civarı, Küşnefak Kayası civarı, Fizme Beldesi civarı ve Kuşkaya civarı. Müze Müdürü'nün incelemelerden elde ettiği sonuç : İsmet Erçal'ın söylemleri doğrudur. Derhal Kumru ve civarı uzman bir ekiple incelenmelidir. Nihayet 2000 yılında Kültür Bakanlığının görevlendirdiği ve Prof. Dr. Mehmet Özsait'in başkanlığında benimde bulunduğum kalabalık bir ekip 10 gün Kumruyu adım adım inceleyerek yüzey araştırmalarının sonucu basına aktarıldığı gibi ilerde bir kaynak oluşturulacak bilgi ve belgeler Kültür Bakanlığı tarafından bastırılarak araştırma sonuçları resmi kayıt altına alındı ve yayınlandı.
EFSANELER ŞEHRİ KUMRU VE GÜÇ TAŞI
Kumru'da efsane deyince İsmet Erçal'ın akla gelmemesi mümkün değil. Kumru ile ilgili çok sayıda efsane bilen İsmet Erçal iki efsaneyi gündemden hiç düşürmedi. Biri Kuşkayası'nda bulunan ay ve yıldız görüntüsü ve burada bulunan tonlarca altın. Hele de Küşnefak Kayası ile Kuşkayası arasındaki ilişkili efsane mutlaka İsmet Erçal tarafından dinlenilmeli. Bir de Kumru'da tanıtım noktasında medyanın "Güç Taşı"na odaklanmasına vesile olan ismet Erçal defalarca bütün TV kanallarında bu güç taşı gündemden hiç inmedi. Ve her vesile ile gündeme gelmekte yurt dışından ve içinden sayısız insan Düz Obaya giderek bu taşa oturmayı sürdürmektedir. Hele de Ericekte Dedeler Güreşinin fikir babası İsmet Erçal, 70 yaşın üstündeki Kumrulu dedeleri güç taşına oturtarak Erecekte güreştirmesi Kumru'nun tanıtımında en büyük katkıyı yaptı.
ERECEK YAYLASI VE İSMET ERÇAL
Erecek Yayla şenliklerinin fikir babası olan İsmet Erçal, her yıl yaptığı birbirinden ilginç yarışmalarla tüm Türkiye'nin dikkatinin Kumru'ya çekilmesine neden oldu. Düne kadar Kumru'yu hiç duymayanlar bu tür etkinliklerle Kumru'yu çok yakından tanıdı. Önce dedeler güreşi, sonra nineler güzellik yarışması ve bu yıl ise Hanım Ağalık yarışmaları ile tüm medyayı bu yarışmalara odaklandırdı. Bir çok il ve ilçe tanıtımı için milyarlarca lira harcarken İsmet Erçal düşüncelerini hayata geçirerek Kumru'ya eşi görülmeyen katkılarda bulunmaya devam etmektedir.
KUMRU UYGUR EVİ YA DA KUMRU MÜZESİ
Kumru'da yapılan her türlü hizmete özellikle maddi katkısını esirgemeyen Erçallar'ın tamamı İsmet Erçal'a her konuda destek vermektedir. Bu yüzden olacak İsmet Erçal hiç boş durmamakta ve Kumru için yaptıkları hizmetini aralıksız sürdürmektedir. Bazen Kumru'da taşların gizemlerini araştıran İsmet Erçal, bulduklarını da korumakta ve Kumru'ya bir müze kazandırma yolunda hızla ilerlemektedir. Tarihi kalıntıların her türlüsünü bulundurma yetkisi bulunan İsmet Erçal kendisinin adını verdiği ve projesini kendisinin yaptığı "Uygur Evi" ile tekrar Kumru'yu Türkiye gündemine taşımıştır. Görünümü ile dikkatleri üstüne çeken binanın dış görünümü kadar iç durumu da Kumru'ya gelenlerin hayranlıklarına neden olmaktadır. Uygur evinin içersinde yüz yıllar önce Kumru'da kullanılan tüm mutfak eşyalarından tutun giyim kuşama kadar her türlü eşya sergilenmektedir. Zaman zaman sıra gecelerinin de yapıldığı Uygur Evi'inde Kumru kültür değerlerinin her çeşidini görmek mümkündür.
ERÇALLAR CAMİİ VE İMAM KÖŞKÜ
Yaptığı cami ve imam lojmanı ile Türkiye'de bir ilki gerçekleştiren İsmet Erçal, Allah'ın doksan dokuz ismine atfen camiyi 99 günde bitirmiş ve hat sanatının her türlü güzelliğini cami içersinde, caminin minaresinde ve imam lojmanında kullanarak Kumru'ya muhteşem bir ibadethane kazandırmıştır. Caminin yapılışı ve özellikleri tüm medyada günlerce yazılmış ve çizilmiştir. Yazılmaya ve çizilmeye devam etmektedir.
BELEDİYE SARAYI GİRİŞİ
Uygur Evine uygun mimari özellikleri yaptığı her binada kullanan İsmet Erçal, Kumru Belediyesinin girişine yaptığı görünüm bugün dikkatlerden kaçmamakta ve Kumrulu insanların ve Kumruya gelen misafirlerin hayranlıklarına neden olmaktadır.
YAYLA ÇEŞMELERİ VE ERECEK GUATR SUYU
Kumru'da Erçallar yaptıkları ile bir öncü. Bizim göremediklerimiz ya da fabrika ya da başka iş yerlerinde yapılanlar bu yazının konusu değildir. Ya da görünmeyen hayır hizmetleri de bu yazının konusu değildir. Düz Oba Yaylası ya da Ericek Yaylasında bulunan bir çok çeşme Erçalların yapması ile hayat bulmuştur. İşin en kötü durumu ise yapılanları bile bozma gibi bir durum yüzünden parçalanan çeşmelerde bugün o yol boylarında gözükmektedir. Erecekte Guatra iyi gelen şifalı suya yaptıkları su pompası şifalı suyun her kes tarafından kolayca içilmesine neden olmuştur. Şifalı suya giden yol ve su pompasının bulunduğu çevre düzenlemesi Erçalların görünen bir hizmetidir.
ERECEKTE ÇAMUR BANYOSU
Günümüzde tanıtımın önemi tartışılamaz. Kumru'yu her vesile ile dünyaya duyuran İsmet Erçal Ericekte şifalı çamur banyosu ile günlerce medyada Kumru'yu gündeme taşımıştır. Görüntülü ve yazılı medyada yapılanlar defalarca gösterilerek çamur banyosu ile Kumru gündeme gelmiştir.
DÜZ OBALI TARZAN RIFKI
Van gölü Canavarından yola çıkılarak ulusal medyanın odak noktası haline gelen Tarzan Rıfkı yine İsmet Erçal'ın sanaryosudur. Sadettin Teksoy başta olmak üzere tüm ulusal basın Tarzan Rıfkının peşine düşmüş, sayısız TV ekibi ve gazeteci Kumru'da ve Kumru yaylalarında Tarzan Rıfkıyı aramıştır. Kumruluların yakından bildikleri Tarzan Rıfkıyı TV de izleyen Kumrulular bile bulundukları koltuklarında gülmekten kendilerini alamamış ve hayranlıkla görüntüleri izlemiştir.
FARKIN FARKI YA DA ŞİMAL-EV
Dikkat ederseniz biz bu yazıda geçen yıllarda belleklerde kalan İsmet Erçalın Kumruya yaptıklarından söz ediyoruz. Ve herkesin bildiği ve izlediği çalışmalardan söz ediyoruz. Yapılması zorunluluk olmadığı halde Kumru için yapılanlardan söz ediyoruz. Kim bu tür yaklaşımla bu tür hizmetlerin içersinde ise alkışlıyoruz...Bir çok Kumru dışındaki insanlardan duyduğum bir cümle " Keşke Ordu'nun diğer ilçelerinde de bir İsmet Erçal olsa!" Bir ara Gazeteci İlhan Tinci Kumru Şimal Ev'i açtı. Ve İsmet Erçal koskoca bir yeri her türlü kültürel etkinliğin yapıldığı alanı bu amaçla ücretsiz tahsis etti. Sonuçta bu yerden bir çok insan istifade etti ve yararlandı. Bugün her fırsatta aynı havayı teneffüs etmek isteyen sayısız insan mevcut. Belki bir gün aynı havayı Kumru'da birileri bize teneffüs ettirir...Mekan mı? İşte İsmet Erçal içimizde...
ŞAİR İSMET ERÇAL
İşinden hiç taviz vermeyen İsmet Erçal aynı zamanda bir kültür adamı. Aynı zamanda bir şair. Yazdığı şiir kitabını ve yüzlerle şiirini değişik proğramlarda bizzat kendisi seslendirerek şiir yazma kadar şiir okumayla da şiir severlere desteğini sürekli meddi ve manevi olarak sürdürmüş ve sürdürmeye devam etmektedir. Bir çok kültürel etkinliğe sponsor olarak destek vermiş, proğramlara iştirak etmiş, Erçallar ve İsmet Erçal istenilen her türlü katkıyı gerçekleştirmiştir.
ERÇALLAR KÜLTÜR SARAYI VE İSMET ERÇAL
Erçallar Aş'de yönetim Kurulu üyesi olan İsmet Erçal fabrikada başarılı işini sürdürürken Kumru kültürüne katkısı olan herkese yardımlarını sonuna kadar sürdürmüştür. Asli görevleri olduğu halde kültüre uzak duranlara inat Kumru'ya Erçallar Kültür Sarayını yaparak Kumru'ya muazzam bir eser kazandırmıştır. Sadece bir yılda Erçallar Kültür Sarayında atmışın üstünde etkinlik ve proğram düzenlenmiştir. Koltuk sayısı altıyüz olan Kültür Sarayında bir proğramı son derece konforlu ve rahat bir şekilde oturarak bin kişinin izleme imkanı bulunmaktadır. Eğitim ve kültüre yönelik tüm proğramlardan hiç bir ücret talep edilmemesi Erçalların Kumru'daki farkını gözler önüne sermektedir.
O BİR KÜLTÜR GÖNÜLLÜSÜ
Erçallar siyaset alanında da başarılı hizmetlerini sürdürmektedir. Siyaseti hizmet amacıyla yaptıklarını söyleyen İsmet Erçal bugün İl Encümen azası olarak Orduda Kültürden sorumlu olarak hizmetini sürdürmektedir. Yaptığı hizmetlerden dolayı sayısız ödüller alan İsmet Erçal Ordu Kültür Müdürü ile de dünden bugüne müdürler değişse de samimi ilişkileri devam etmekte, istikrarlı bir hizmet anlayışını devam ettirmektedir.
FINDIK MACUNU VE UÇAK GÖSTERİSİ
Tanıtım ve proje İsmet Erçal'ın işi. Fındıktan kuvvet macunu yaparak Kumruya gelen tüm misafirlere ikram etmesi, Samsun'da uçak kiralayarak sadece Kumru'yu değil Ordu'nun bir çok ilçelerinin uçaktan fotoğraflanması ve Ercekte uçak gösterileri ve kuvvet mecunu atarak sponsorluğunu yaptığı şenliği coşturması da onun fikri. Dedeler güreşi ve nineler güzellik yarışması ve ardından hanım ağa fikri. Proje ve projelerini gerçekleştirme. Sadece iş adamlığı değil Kumrunun tanıtımında bir sembol ve marka...
MUSTAFA SALUR VE GÜÇ TAŞI
Eğer Türkiye'de şu güç taşına oturmayan biri varsa hiç TV izlemiyor demektir. Tüm TV kanallarında sık sık gündeme gelen güç taşının efsaneleşmesini sağlayan İsmet Erçal'a bu desteği ve bu güç taşının arkasında bulunan bir durumu burada ilk kez benden duyun. Mustafa Salur. Mustafa Salur bundan bir kaç yıl önce vefat etmiş Kumrulu gizemli bir insan. Eğer nasip olursa büyük insan Mustafa Salurla yaptığım bir hafta süren konuşmayı sizlerle paylaşmak niyetindeyim. O zaman İsmet Erçal ve Mustafa Salur ilişkisini detaylı bir şekilde görme imkanımız olur. Bu konu ise çok önemli olmakla birlikte ayrıca yazılacaktır.
FINDIK SPOR VE İSMET ERÇAL
İsmet Erçal Kumru'da kurduğu Fındık Sporla tüm magazin basınını Kumruya taşıyan birsidir. Takım oluşmuş ve uzaktan atılan fındıklar ağızla yakalanarak yeni bir spor türü ülke gündemine özellikle de Karadeniz'de yeşermeye başlamıştır. Futbolda gol yemek kötü bir durumken burada ağzıyla fındığı yakalayan kaleci kendine kavrulmuş fındıklardan ziyafet çekmektedir. Hem fındık atan ve hem de fındık tutan takım karşılıklı olarak fındıktan enerji almış seyirciler ise doyumsuz gösteri izleyerek güzel anlar yaşamalarına neden olmuştur. Bu oyun Kumru'da özellikle fındığın bulunduğu alanlarda oynanmaya devam etmektedir.
O BİR TURİZM GÖNÜLLÜSÜ
Geçenlerde yaptığı bir tanıtım hizmetinin kimsenin aklından gitmesi mümkün değil. Büyük çoğunluğunun Ordu dışındaki üniversite öğrencilerinin oluşturduğu Ordu Valiliği ve Ordu Kültür Müdürlüğünün organizesinde 500 Ordu Turizm elçilerini Kumru'nun tüm yaylalarını adım adım tanıtması ve onları ağırlaması başlı başına bir olaydır. Başka yerlerde olsa bu tür İş Adamlarının heykelini dikerler.
20 DAL SİGARA İÇEN ADAM
Kendisi hiç sigara içmeyen İsmet Erçal dünyada ilk kez 20 yanan sigarayı hem de yanan tarafını ağzının içersine sokarak defalarca içerek canlı proğramlara çıkmış, Kumruyu dünyaya tanıtmıştır. Tüm dünyada ayakta alkışlanmıştır.
KİRPİKLERLE YAZI YAZMA -KIZGIN DEMİRİ YALAMA
Kızgın demir parçasını dili ile yalaması ve göz kirpikleri ile tuttuğu kalemle yazı yazması insanları hayrete düşürmektedir. 30 yakın yaptığı gösterileri ile bütün Türkiye'de iz bırakan İsmet Erçal, asıl işinin dışındaki yaptıkları ile Kumru'da gönülleri çoktan feth etmiştir.
KUMRU SPOR VE İSMET ERÇAL
2005 yılında Kumru Spor Başkanlığı yapan İsmet Erçal Kumru Spora ve taraftarlara sezon boyunca sayısız heyecanlı anlar yaşattı. Kumru Spor sezon boyunca hiç yenilgi görmedi. Tüm takımı maddi ve manevi olarak yalnız bırakmadı.
NUHUN GEMİSİNDE OTEL
İsmet Erçal'ın Düşüncelerini ve projelerinin sınırını tahmin etmek mümkün değil. Erecekte beş yıldızlı bir otel düşüncesi yeni bir düşünce değil. Bir yıldan bu yana ise Ordu Boztepeye Nuhun Gemisi formatında otel projesi yazılıyor ve çiziliyor. Kumru Erecekte yapmayı düşündüğü otelin göğe bakan üst kısmını kendisinden dinlemek gerekir. Bunların gerçekleşmesi bugüne kadar yaptıklarını düşünürsek çok kolay bir durum. Ya da şu kayabaşından teleferik fikri ya da paraşüt taşımacılığı.
SON SÖZ VE TEŞEKKÜR
Bu yazıda İsmet Erçal'ın tüm yaptıklarını söz konusu etmemiz mümkün değildir. Bu yazı kısa olarak İsmet Erçal'ı ve Kumru'ya yaptıklarını kaleme almak amacıyla hazırlanmış olup kendilerine teşekkür amacıyla yapılanların takdirle karşılandığını göstermek ve bu tür insanların güzel anılmasına vesile olmak maksadı ile hazırlanmıştır. Kendilerine ve Erçal Aş'ye teşekkür ediyor, tüm insanların özellikle içlerindeki sese kulak vermelerinin gereğini vurguluyor sevgi ve saygılarımı sunuyorum...Bekir Akkaya -02 Ağustos 2005-Kumru
YAZI VE YORUM : BEKİR AKKAYA